5 Aralık 1945 sabah saatlerinde Florida’daki Forth Lauderdale askeri havaalanında rutin bir eğitim uçuşunun hazırlıkları yapılıyordu. Görevin adı Flight 19 ve takım lideri yaklaşık 2500 saatlik uçuş deneyimi olan Charles Taylor adında Amerikan ordusuna mensup bir teğmendi. 5 adet bombardıman uçağı, Taylor ve daha önce bölgede çokça kez eğitim uçuşlarına katılmış diğer pilotlarla birlikte havalandı. Hava açık, deniz ise durgundu.

Henüz görevin yarısındayken işler kötüye gitmeye başladı. Taylor kuleye pusulalarının çalışmadığını bildirdi. Kuleyle olan bağlantı giderek zayıflıyordu. Birkaç saat sonra bağlantı tamamen kesildi. Hiçbir uçaktan haber alınamıyordu. Kurtarma uçakları derhal havalandı ve bölgeye doğru yol almaya başladılar. Günlerce bölgeyi taradılar fakat ne bir enkaza ne de başka bir somut bilgiye ulaşabildiler. 5 uçak içerisindeki 14 askeri personelle birlikte yok olmuştu.
Flight 19 bölgede gerçekleşen uçak kazalarından yalnızca bir tanesi. Bunun gibi birçok uçak kazasının yanı sıra bir de batan gemi vakaları var. Bu kazaları arka arkaya sıraladığımızda hafif bir korkuyla birlikte popüler kültüre yeni bir ‘gizem’ tanımı üretebilmek için yeterli materyale sahip oluyoruz: Bermuda Şeytan Üçgeni. Fakat benim gördüğüm kadarıyla bu gizemin UFO hikayelerini bile geçen bir şöhreti var. Öyle ki bilimsel düşünce denildiğinde size söyleyecek bir ton cümlesi olan entelektüellerin Bermuda Şeytan Üçgeni fenomenini bir gerçek olarak kabullendiklerini ve bazı bilimsel teorilerle açıklamaya çalıştıklarını gördüm. Yıllar öncesinde ben de Bermuda Şeytan Üçgeni efsanesini ilk duyduğumda olayı bilimsel bir çerçeveyle anlamaya koyuldum ve gördüm ki insanlar bu olaya inanmakta çok haksız değiller. Bu fenomen hakkında yazılan kitapları toplasanız büyük bir kütüphaneniz olur. Hakkında çekilen belgeselleri izleyebilmeniz için birkaç gün vakit ayırmanız gerekir. National Geographic gibi yüzlerce belgeselini izlediğiniz ve binlerce saf bilgiyi devşirdiğiniz bir kurumun üretimi olan koca bir belgeselin büyük bir efsane üzerine kurulu olduğunu anlayabilmek için gerçekten ustaca bir şüphecilik refleksi içerisinde davranabilmek gerekiyor.

Ben araştırma yapmaya koyulduğumda amacım Bermuda Şeytan Üçgeni’nin arkasında yatan bilimsel gerçeği anlayabilmekti. Bu konuyla ilgili yazılmış bir iki kitabı ve internet üzerinden eriştiğim yazıları okumam ve bahsettiğim belgeselleri izlemem sonucunda zihnimin karmakarışık bir hale geldiğini çok iyi hatırlıyorum. Birbirini asla tamamlamayan hatta yer yer birbiriyle çelişen üstelik bazıları kafama da yatmayan birsürü ‘bilimsel’ teori vardı ortalıkta. Bazı bilim insanlarının farklı deniz sularında Bermuda Şeytan Üçgeni’nde olan fenomeni tekrar yaratabilmek amacıyla yaptıkları deneyler vardı fakat nedense bu insanların hiçbir ciddi bilimsel makalesi yoktu ve yaptıkları deneyler küçük bir balıkçı teknesini batırsa bile uçakları nasıl düşürecekti? Kısa süre içinde yanlış hareket ettiğimin farkına vardım ve araştırmalarımı hemen farklı yöne kaydırdım. Ben Bermuda Şeytan Üçgeni’nin arkasında yatan bilimsel nedeni anlamaya çalışırken ister istemez Bermuda Şeytan Üçgeni fenomeninin gerçek olduğunu varsaydığımı fark ettim. ‘Argumentum ad populum’ safsatası çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu savıdır. Bir olaya milyonlarca insanın inanması, hakkında yazılmış yüzlerce kitabın ve onlarca belgeselin bulunması o olayın gerçek olduğunu göstermez.
Bermuda Şeytan Üçgeni’nin olayı nedir sorusunu sormadan önce Bermuda Şeytan Üçgeni gerçek mi sorusunu sormamız gerekiyor. Bu soruyu cevaplayabilmemiz için ise başvuracağımız basit yöntemi içinde barındıran bilimin adı: istatistik.

Bermuda Şeytan Üçgeni denilen yer köşelerinde Bermuda adasının, Florida’daki Miami, ve Puerto Rico’daki San Juan’ın olduğu bir üçgen. Ayrıca bahsettiğim milyonlar satan Bermuda Şeytan Üçgeni kitaplarının her biri ortaya farklı sınırlar koyuyor dolayısıyla üçgenin yüzölçümü aldığınız kaynağa göre 1,300,000 ile 3,900,000 km2 arasında değişmekte. Yani çok iyimser bir kabulle bu üçgenin 783 bin km2 olan Türkiye topraklarının yaklaşık iki katı olduğunu söyleyebiliriz.
Vikipedi’de ‘List of Bermuda Triangle incidents’ (Link) maddesinde Bermuda Şeytan Üçgeni’nde gerçekleşen kazalar/kayıplar sıralanmış. Bu kaynağa göre 1945 – 1965 yılları arası 8 uçak kazası 1800 ile 2015 yılları arasında da 10 gemi kazası gerçekleşmiş. Bazı gizem sevdalılarının internet üzerindeki Bermuda Şeytan Üçgeni web sayfalarına bakarsanız son 100 yıl içinde 50’yi aşkın uçak kazası meydana geldiğini iddia ettiklerini görürsünüz. Biz bölgede 50 uçak kazasının meydana geldiğini kabul edelim. (Bölge sınırları her kaynağa göre farklılık gösterdiğinden kaza sayıları da çok değişmekte. Bazı kaynaklarda bölgenin etrafında gerçekleşen kaza ve kayıplarda bölgede gerçekleşmiş gibi gösterilerek son derece abartılı kaza listelerine rastlamak mümkün) Şimdi yine Vikipedi üzerinde ‘Türkiye’deki havacılık kazaları ve olayları listesi’ (Link) maddesine bakalım. Burada 1954 yılından günümüze askeri ve sivil kaynaklı toplamda 36 uçak kazasının kaydı var. Sonuç olarak iyimser bir yaklaşımla Türkiye yüzölçümünün iki katı büyüklüğe sahip bir bölgede gerçekleşen uçak kazalarının abartılı rakamlar ele alındığında bile Türkiye’de gerçekleşenle kafa kafaya olduğu görülüyor. Ne dersiniz, Türkiye’de de uçakları düşüren bir şeytan olabilir mi?
Bermuda Şeytan Üçgeni’nde meydana gelen gemi ve uçak kazaları istatistiksel olarak dünyanın herhangi başka bir bölgesinden daha fazla değil. Bu durumda Bermuda Şeytan Üçgeni’nde herhangi bir tehlike olmadığı ve dolayısıyla arkasında yatan bilimsel bir neden aramanın da oldukça anlamsız olduğu ortaya çıkıyor. Ama yine de insanlar sanki gerçekten böyle bir fenomen varmış gibi başka başka teorileri dillendirmeye devam ediyorlar ve edecekler. Bunlar arasında kafa karıştırıcı bilimsel teoriler olduğu gibi komik metafizik teoriler de var. Örneğin; Poseidon’un bölgede yaşadığına ve üç dişli yabasıyla geleni geçeni avladığına, batık Atlantis kıtasının bölgede olduğuna ve bütün gemi ve uçak kazalarının bu mistik kıtanın bir laneti olduğuna, UFO’ların gemi ve uçakları kaçırmak için o bölgeyi seçtiğine ciddi ciddi inanan ve bu iddialarını cesurca dillendiren hatta kitaplaştıran insanlar var.
Dünya üzerinde açıklanamaz bir şekilde uçakların kaybolduğu ve gemilerin battığı bir bölge varsa eğer çok tabii olarak gemi ve uçakların böylesine riskli bir bölgeden geçmeyecek şekilde seferlerini gerçekleştirmelerini beklersiniz. İnternet üzerinden Dünya üzerindeki anlık hava trafiğini takip edebileceğiniz siteler mevcut. FlightRadar24 sitesi üzerinde Bermuda, Miami ve San Juan üçgenini merkezine alan bölgenin koordinatlarını içeren anlık hava trafiğini buradan izleyebilir hatta seyir halindeki uçakların üzerine tıklayarak uçuş hakkındaki bilgilere erişebilirsiniz. Göreceğiniz üzere uçaklar tabiri caizse vızır vızır bölge hava trafiğini doldurmaktalar.
Aşağıda 2009 senesine ait bir Dünya uçuş haritasını görmektesiniz. (Daha büyük görmek için üzerine tıklayın.)

Bermuda Şeytan Üçgeni bölgesine biraz daha yakından bakacak olursak;

uçakların bu ‘riskli’ bölgeden geçmekte hiç tereddüt etmediklerini daha açık görmüş olursunuz. Eğer halen ikna olmadıysanız uçak trafiği haritalarının yanı sıra internet üzerinden gemi trafiğini de izleyebileceğiniz siteler olduğunu söylemeliyim. (Örneğin: http://www.marinetraffic.com/) Bermuda Şeytan Üçgeni bölgesi gemi trafiği açısından tam bir geçiş noktası konumunda olduğundan çok yoğun bir gemi trafiğine şahit olacağınızı da ekleyeyim.
Öyleyse neden böyle bir fenomen ortaya çıkmış? Neden hala milyonlarca okuyucusu olan haber siteleri bile okuyucularına Bermuda Şeytan Üçgeni’nin gizemini anlatma peşinde? İnsanoğlunun komplo teorileriyle, saçma inanışlarla, efsanelerle olan tarihi gerçekten çok uzun. Bölgede tesadüfen arka arkaya gerçekleşen birkaç uçak ve gemi kazası sonrasında bunu şeytanın yaptığını anlatan bir kitap yazıp size inanacak milyonlarca insan bulabilirsiniz. Çok az insan efsaneler karşısında gerçeği öğrenmek ister.
Sonuç olarak Bermuda Şeytan Üçgeni’nin herhangi bir gizemi yok. Bermuda adası var. Bermuda üçgeni var fakat bu üçgende bir şeytan yok. Bu üçgen tehlikeli olmayan bir üçgen ve Dünya üzerinde farklı merkezleri köşe kabul ederek binlerce yeni üçgen tanımlanabilir. Eğer bir gün Küba’ya gitmek üzere yola çıkarsanız uçağınız ister istemez bu üçgenin üzerinden geçecek. O sırada arkanıza yaslanın ve uçağınızın düşme olasılığının Dünya’nın herhangi başka bir bölgesinden daha yüksek olmadığı gerçeğini hatırlayarak yolculuğunuzun keyfini çıkarmaya bakın.